25 Ağustos 2015 Salı

TERÖR VE SAVAŞI BİRBİRİNDEN AYIRMAK LAZIM!

Bugünlerde dikkatli olmamız gereken en önemli konulardan biri terör ve  savaş kavramlarının birbiri yerine kullanılmak suretiyle yapılan algı yönetimi çalışmalarıdır. Meydana gelen terör olayları savaşmış gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Türkiye'de bazı kesimler savaşa hayır sloganı atarak meydanlarda dolaşmaktadır. Bu sloganlar sayesinde Türkiye bilinçli bir şekilde bir savaşın içine çekilmek istenmektedir. Oysa ülkemizde savaş yoktur. Savaş veya bir başka adıyla harp; ülkeler, bloklar ya da bir ülke içerisindeki büyük gruplar arasında gerçekleşen topyekün silahlı mücadeledir. Kullanılan silahlara, amaçlara, taraflara ve gerçekleştiği yerlere göre farklı şekillerde adlandırılır: nükleer savaş, soğuk savaş, iç savaş, dini savaş (cihad, haçlı seferi), dünya savaşı vb. Terör ya da terörizm ise siyasal, dinsel ve/veya ekonomik hedeflere ulaşmak amacıyla sivillere; resmî, yerel ve genel yönetimlere yönelik baskı, yıldırma ve her türlü şiddet içeren yolun kullanımıdır. Terör uygulayan organize gruplara terör örgütü; terör uygulayan şahıslara ise terörist denir. Bu ayrımı yaptıktan sonra Türkiye'de son zamanlarda gelişen olayların adının "Terör ya da Terörizm" olduğu açıktır. Otobüs yakmak, işyerlerini yıkmak, yağmalamak, karakol bombalamak, sivil insanların hayatını tehlikeye atmak, ibadethaneleri ateşe vermek, adam kaçırmak, halkı kışkırtmak, çocukları dağa çıkartmak, ellerine silah vermek, kadınlara tecavüz etmek, yol kesmek, haraç istemek, devletin gizli bilgilerini ele geçirmek, yaymak, Devletin terörle mücadele konusunda ordusunu ve güvenlik güçlerini kullanmak suretiyle sivil vatandaşlarını koruması en doğal hakkıdır, görevidir ve bunu yapmak zorundadır. 1919 yılında vatanın bütünlüğü ve milletin istiklali tehlikedeyken, ülke yabancı devletler tarafından işgal altındayken Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının başlattığı milli mücadele çalışmalarıyla bugünkü terör olayları bir tutulamaz. Kıyaslanamaz karşılaştırılamaz. Bugünkü koşullarda devletimize ve milletimize karşı yöneltilmiş olan tehtit ve saygısızlıklar affedilemez. Ülkenin huzurunu kaçırıcı Savaş suretine büründürülmeye çalışılan terör faaliyetlerinin hiç birine göz yumulamaz. Ordunun silah bırakması gibi bir durum söz konusu olamaz. 

RÜYALAR GERÇEK OLSA!


RÜYALAR
Kiminin her gün defalarca gördüğü, kiminin hiç görmediğini zannettiği ya da görüp de hatırlamadığı rüyalar… Kiminin umursamadığı kiminin manasına bakmadan duramadığı rüyalar… Bazen anımsamadığımız bazen günlerce, aylarca, yıllarca etkisinden çıkamadığız rüyalar… Her on tanesinden dokuzunu sevinç ve müjdeli habere, bolluk berekete, muradımıza ereceğimize yorduğumuz rüyalar… 

Her rüyanın ardından hayırdır inşallah deyip bir anlam veremesek de çoğu zaman, onlar bir şekilde hayatımızı etkiler ve ona yön verir. Bazen tedavi ederler bizi, bazen öğretirler bize, bazen tahminde, kehanetlerde bulunur geçmişe ve geleceğe dair, eğlenceli ve zevklidirler bazen, kafamızı kurcalayan sorulara cevap verirler… 

İnsanın varoluşuyla beraber başlar rüyalar. İnsanoğlu çok eski tarihlerden itibaren rüyaların gizemini çözmeye adamıştır kendini. Dinsel, mistik, bilimsel, teknik bakış açılarıyla açıklamaya çalışmıştır onları. Rüya tabirleri, rüya analizleri, rüya yorumları çıkmıştır ortaya… Kimilerinin mesleği bile olmuş; kimileri adını bu yolla duyurmuştur. Bilinçaltının ortaya çıkması, günlük yaşantı, inançlarımızın şekillendirilmesi, iyileştirici güçler, uyarıcı gibi düşünülmüştür tarihin belli dönemlerinde. Bütün bu çalışmalara, aradan asırlar geçmesine rağmen rüyaların gizemi hala çözülebilmiş değildir.

Bana göre rüyalar bizim başka bir evrende yaşabilmemiz, bu evrene çok kısa bir süreliğine de olsa gidiş geliş yapabilmemizle ilgilidir. Rüyalar evreni bizim yaşadığımız evrenden daha geniş, daha gelişmiş, daha güçlü, daha akıl almaz ve imkansızlıkların olmadığı bir evrendir. Bu evrende yapamadıklarını rüya evreninde yapabilirsiniz. Defalarca ölüp defalarca dirilebilirsiniz. Hiç gidemediğiniz yerlere gidebilirsiniz. Yüzme bilmeseniz de balıktan daha iyi yüzebilirsiniz. Bir kuştan daha güzel uçabilirsiniz. Ölmüş insanlarla konuşabilirsiniz. Hükümeti değiştirebilir, devrimler yapabilirsiniz tek başınıza. Hiç kullanmadığınız bir silahı gayet ustalıkla kullanırsınız. Kahraman olursunuz, prenses olursunuz, aynı anda hem anne hem çocuk olursunuz. Bir türlü giyemediğiniz gelinliği rüyanızda giyersiniz.  Bu dünyada bir kere girme şansınız olan sınavlara, defalarca girebilirsiniz; çok kötü bile yapsanız kazanabilirsiniz. Yaşadığımız evrende zamanı geri getiremezsiniz. Ama rüyalar evreninde böyle bir derdiniz olmaz. Rüyanızda geçmiş de sizin gelecek de. Bin yıl önce bin yıl sonra fark etmez. Kilometreler yok, saat dilimleri yok, kurallar baskılar yok, imkansızlıklar yok… Olmasını istediğiniz her şey var. Bu yüzden uyanmak istemeyiz bazen rüyalardan. Günümüz insanı da rüya evrenine benzetmeye çalışır yaşadığımız evreni elinden geldiğince… Tek derdi rüyalarının gerçek olmasıdır insanın. Ona göre rüya evreninde yaşamak daha cazip sanki. Belki bir yolunu buluruz rüya evrenine istemli olarak, istediğimiz zaman giriş çıkış yapmayı. Belki zamanı geldiğinde kendiliğinden olur ne dersiniz?