23 Temmuz 2013 Salı

KALBİN RENGİ

Bir yem attım yemi yakalayışından kalbinin rengini anladım…

Ben bazen ortaya yemler atarım insanların tepkilerini ölçmek için. Kimi hemen belli eder kendini çekemediğini, kıskançlığını, nefretini, kinini, yüreğinin temizliğini, sevgisini, kimi hiç yeme el sürmez anlaşılmasın rengim diye bilirim onların içten pazarlıklı olduklarını, kendilerini zor tuttuklarını, bakışlarından anlarım akıllarından geçeni okurum gayet rahatlıkla. Bilirim bilmesine kimin ne çeşit bir insan olduğunu da ispatlamak isterim belki bunu tüm dünyaya ya da en azından kendime. Salağa yatarım çoğu zaman. Sadece hissettiklerimle insanları etiketlemek, onlar hakkında peşin yargıda bulunmamak için küçük küçük yemler atarak renklerini ortaya çıkarırım onların. Bazen sadece ben görebilirim onların rengini, bazıları bukalemun gibi rengarenktir kolay kolay anlayamaz insanlar onları, çok güzel adapte ederler kendilerini yeni renklerine hem de öyle çabuk öyle kusursuz yaparlar ki bunu...

BAŞARISIZLIKTAN GELEN BAŞARI


İnsanlar başkalarının başarısızlığını kendi başarıları olarak görüyorlar… 

İki ya da daha fazla kişi sanki aynı anda başarılı olamazmış gibi bir algı söz konusu. Başarmak için çalışmak çabalamak yükselme gayreti içinde olmak yerine karşısındakinin hata yapmasını bekliyorlar, hatta biraz daha ileri gidip onun hata yapması, düşmesi için çalışıyorlar. Artık insanlar kendi başarılarıyla yükselmek yerine başkalarının başarısızlıklarından çıkar sağlayarak yükselmeyi marifet sanıyorlar. Ayağına çelme takma, sırtına basıp yükselme, başkalarının başarılarını kendilerine mal etme, kendilerininmiş gibi gösterme bir çeşit hastalıklı düşünme ve davranış biçimi hakim insanımızda. Rekabet ortamı pozisyon yükseldikçe şartlar iyileştikçe daha da kızışmakta başarısızlıklardan başarı kazanma durumları daha da yaygın hale gelmekte…