22 Temmuz 2013 Pazartesi

YENGEM SEKTİ BEN DE SEKCEM

Yengen sekene kadar nerdeydin?

Biri ne yaparsa gidip aynısını ben de yaparım zihniyeti. onda varsa bende de olmalı. O yapabildiyse ben de yapabilmeliyim anlayışı. Biri ihtiyaçtan koltuklarını yeniler, öbürü hiç vakit geçirmeden aynısından markası rengi tonu fiyatı (tıpa tıp aynısı olmak koşuluyla) gider alır. İkiz gibi giyinen eltiler, görümceler, birbirinin neredeyse kopyası gibi olan gelin kaynana evleri çok görmüşsünüzdür. Biri o güne kadar düşünülmemiş bir şey yapar mesela mahallenin ihtiyacı bir bakkal açar iki gün geçmeden bakkallar türemeye başlar. Adım yudum başı bakkal olur. Biri başarılı bir iş yapar etraf taklitleriyle dolar… Peki o iş başarılana kadar neredeydin, neyi bekliyordun? Pusuya mı yatıyordun biri kendini ateşe atsın sağ çıkarsa ben de denerim?

TEK BAŞINA YÜRÜMEK PAHASINA

Her zaman kullanılacak bir hak vardır. En kötü şartlarda bile. Mesela toplum içinde yaşamanın şartı hak yemek, hakkını yedirmekse, sen de yalnızlık hakkını kullan… Böylece ne hak yemiş ne de hakkını yedirmiş olursun…

Bazen doğru bildiğin yolda
tek başına yürümek zorunda kalabilirsin. O zaman geldiğinde yürümekten vaz mı geçeceksin? Ya da geri mi döneceksin? İçinde bulunduğun toplum senin haklarını hiçe sayabilir, başkalarının haklarını hiçe saymanı senden bekleyebilir, hatta pek çok hakkını elinden alabilir; en temel haklarından seni mahrum bırakabilir. Diğerleri yanlış yapıyor diye sen de mi yanlış yapacaksın? Ya da yanlışlara göz mü yumacaksın? İnsanın kısıtlanması, özgürlüklerinin daraltılması haklarının ihlal edilmesi kadar kötü bir durumda dahi, insan kendini bırakmamalıdır. Var olan haklarını, elinde kalan haklarını sonuna kadar kullanmalıdır. Yalnız kalma hakkı da bunlardan bir tanesidir. bugün yalnız olabilirsin ama yarın büyük kalabalıkları peşinden sürüklemeyeceğin ne malum?

NE Mİ DÜŞÜNÜYORUM?

Doğum ve ölüm arasını………………Zamanı ve durdurulamazlığını...Yaptıklarımı ve yapamadıklarımı... Akıl-kalp ve ruh üçlüsünü... İnsan aklının sınırlılığını... Hayatı ve bir şekilde geçip gittiğini... Nedenleri ve sonuçları... Fizik ve fizik ötesini... Hepsi çorba oldu:)

Zamanı durdurmak mümkün değil ama nasıl değerlendireceğine karar vermek mümkün... Yapamadıklarından çok yaptıklarını düşünmek, sahip olamadıklarındansa sahip olduklarına odaklanmak senin elinde... Doğum ve ölüm arası ya koca bir hayat ya da göz açıp kapama süresi... Her zaman aynı nedenler aynı sonuçları doğurmayabilir... Fizik Kanunlarını insanlar bulmuştur, bunlarda hatalar olabilir; sen de üzerinde düşünüp doğruları bulabilirsin. Fizik ötesi hala sırlardan ibaret onu aklın bir yere kadar anlar o noktada devreye kalp ve ruh girer. Her insanın sınırları bellidir ama çoğu bu sınırın yanından bile geçmez. Önemli olan kendi sınırlarımızı zorlamamızdır. İnsan yaşlandıkça bir tek doğru yerine doğrular olduğunu anlar. Hayat boyu devam eden kişisel gelişim sürecinde herkese başarılar dilerim:)

ÇALIŞ, ÇALIŞ DA BABAN GİBİ...


Çalış demek kolaydır, kolaysa geç kendin çalış… 

Milletin ağzında sakız olmuştur adeta çalış çalış… Genelde çalış diyenler hayatında gerçekten hiç çalışmamış, çalışmanın zorluğunu bilmeyen kimselerdir. Dışarıdan görüldüğü kadar kolay zannederler her şeyi. Çalışmak konsantrasyon işidir senin benim söylememle olmaz içeriden gelmelidir kişinin kendi istemelidir… Ben senin yerinde olsam şöyle çalışırım böyle çalışırım ahkam kesmek kolaydır iş başa gelince yapmak marifettir. Ayrıca çalışacak adama çalış demek onu çalışmaktan alıkoymaktır. Ucunda çoğu zaman iyi niyet olsa da bu uyarının genelde sinir bozucudur ve çoğu zaman gereksizdir. Çalışmak içsel pekiştireçlerle gerçekleştirilirse, arkasından başarı getirir…

KUL HAKKI

İnsan kendine karşı nasıl adil olabilir? Olsa da bunu ne kadar başarabilir? Önce kendi hakkına girer insan. En çok kendi hakkını yer de farkına varmaz. Hal böyleyken insanın başkasının hakkına girmesi kaçınılmazdır. Bunu fark etmesi ise hayal...

HATIRLAMIYORUM YA DA HATIRLAMAK İSTEMİYORUM...

İlk kim öldü? En son nerede olay çıktı? Daha önce nasıl başlamıştı? Kim bitirmişti, yoksa bitmemiş miydi ? Ne zaman başladı? İnsanlar ne için ölüyor? Sıradaki plan ne? Kim dost, kim düşman? Ben kimim? Nereden geldim? Nereye gidiyorum? Ne için yaşıyorum? Amacım neydi? Zihinler ne kadar karışık. İnsanlar ne kadar unutkan. Parmağımıza ip bağlasak hatırlar mıyız geçmişi? Acaba gerçekten hatırlamıyor muyuz yoksa hatırlamak mı istemiyoruz? Düşünmekten sormaktan belki de doğru cevabı bulmaktan kaçıyoruz. Balık hafızalı mı olduk, duyarsızlaştık mı ayırt edemiyorum. Belki de korkağız biz. Körüz sağırız her şeye. Nasıl da işe okula gidebiliyor hiç bir şey olmamış gibi hayatımıza devam edebiliyoruz. Biz insanlar çok mu akıllıyız yok sa çok mu safız?  

HATIRLANMAYAN RÜYA

Hatırlanmayan bir rüyayım ben, insanların uykularını süsleyen gecelerini gündüz eden. Benden korktular adıma kabus koydular. Mutlu da oldular, zaman zaman hayra yordular. Mal, mülk, para, pul, müjdeli haber dediler bana. Çoğu uyandığında hatırlamadı beni, hatırlamaya bile çalışmadı kimi. Ben hep girdim onların uykularına, hatırlanmayacağımı bile bile. Yalnız bırakmadım onları gecenin karanlığında.

ANLAMAK, ANLATMAK, ANLAŞILMAK ZOR ZANAAT...

Ben mi insanları anlamıyorum? İnsanlar mı beni anlamıyor? Bazen anlatmaktan yoruluyorum. Bazen anlamaya çalışmaktan yoruluyorum. Bütün insanlar bu iki durumdan birinin içindeyse, hayat sadece bir işkence olur... Anlamak, Anlatmak, Anlaşılmak zor zanaat...